19. Yüzyılda Louis Pasteur ve Robert Koch gibi öncü bakteriyologlar insan ve diğer canlılarda görülen bir çok hastalıklara bakterilerin sebep olduklarını saptamışlardır. Fakat bazı vakalar onları şaşırtmıştır. Çünkü hasta olan canlıda, hastalığa sebep olabilecek herhangi bir bakteri veya başka bir bilinen mikroorganizma bulamamışlardır. Böyle bir hastalık ilk kez tütün bitkisinde görülmüştür. Hasta bitkinin yaprakları buruşmuş, lekelenmiş ve zamanla mozaik görünümü almıştır. Bu nedenle hastalığa tütün mozaik hastalığı adı verilmiştir.
1892 yılında Dimitri Ivanowsky adında bir Rus bilgini virusların porselen süzgeçlerden geçtiğini ispatlamış (bakteriler geçemez), 1898 yılında Hollandalı mikrobiyolog Martinus Beijerinck de tütün bitkisindeki hastalık faktörünü “contagium vivum fluidum=bulaşan canlı sıvı “ olarak adlandırmıştır. Wendell Stanley aslında bulaşan etkenin bir partikül olduğunu ortaya koymuştur. Aynı zamanda Friedrich Loeffler ve Paul Frosch şap hastalığı virusunu filtrelerden geçirmişlerdir.
Nicolle ve Adil Bey, 1899'da, sığır Vebası virusunun filtreleri geçebildiğini açıklamışlardır. W. Reed ve ark.1901'de, insanlarda sarı humma (Yellow fever) hastalığı etkeninin filtreleri geçtiklerini kanıtlamışlardır.
Tword, 1915'de, İngiltere'de ve d'Herelle, 1917'de, Fransa'da bakteriyofajları bulmuşlar ve bunların süzgeçleri geçtiklerini göstermişlerdir. Latince zehir anlamına gelen virus kelimesi ilk olarak Louis Pasteur tarafından kullanılmıştır. Virusun diğer Latince anlamı ise “hücreden türeyen öz” dür. Viruslar ilk olarak electron mikroskopu ile 1931 yılında Alman mühendisler Ernst Ruska ve Max Knoll tarafından görüntülenmiştir. D. Baltimore ise viral DNA ve RNA’ya dayalı sınıflandırma çalışmalarında bulunmuştur.